Freitag, April 19, 2024

Gästebuch

Site veya Mehmet Ünver’in eserleri hakkında görüş, öneri ve eleştirilerinizi diğer okuyucularla da paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki forumu kullanabilirsiniz.

Yorum yazmak için burayı kullanın! Einen neuen Eintrag für das Gästebuch schreiben

 
 
 
 
 
 
 
Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.
E-Mail adresiniz burada görüntülenmeyecektir.
17 Einträge
Nurhak Kar Sancaktar Nurhak Kar Sancaktar
İyi Günler! Kitabınızı beğenmekle beraber, Batman ilinde doğmuş birisinin Ortaçağ tarihine ilgi duyuyor olması, beni hem şaşırttı hem de sevindirdi:) Bildiğiniz gibi, Ortaçağ'ın hikayesi çoktur. Siz asıl neden Doğu Anadolu ya da Güneydoğu Anadolu'nun yerel hikayelerini toplayıp yazmıyorsunuz? Asıl merak... Weiterlesen
İyi Günler!

Kitabınızı beğenmekle beraber, Batman ilinde doğmuş birisinin Ortaçağ tarihine ilgi duyuyor olması, beni hem şaşırttı hem de sevindirdi:)

Bildiğiniz gibi, Ortaçağ'ın hikayesi çoktur. Siz asıl neden Doğu Anadolu ya da Güneydoğu Anadolu'nun yerel hikayelerini toplayıp yazmıyorsunuz? Asıl merak ettiğim bu... Asıl çok farklı ve yazılmamış hikayeleri orada doğduğunuz topraklarda bulabilirsiniz bence. Her insan kendi doğduğu ve yaşadığı yerin ürünüdür çünkü. Mesela sanatçı Burhan Öcal'ı düşünün; öylesine örnek verdim, bunun gibi fazlasıyla örnek var. Adam dünyanın en meşhur caz grubunda sanatını icra ederken ona: "Git önce kendini, kendi kimliğini bul öyle gel!" diyorlar. Adam Türkiye'ye dönüp "Kırklareli il sınırı" diye albüm yaptı ve önce yerelden başlayıp tekrar uluslararası oldu.

Kitabınızı akıcı bulmakla beraber gerçeküstü dememin sebebi yaşanmasının imkansızlığı açısından değildi aslında, her aşk gibi, bu aşk da doğar büyür ve ölür. Ancak yarıda kalan aşklar yani sizin anlattığınız gibi olanlar yarıda kaldıkları için sonsuzmuş gibi görünür bize. (Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin'de anlatılanları hatırlayın. Bu hikayeler hep simgeseldir ve erkek gündüzü kadın ise geceyi simgeler, gece ile gündüz birbirini sürekli takip ettiği için de kavuşamazlar ve aşk sonsuza kadar sürer.) Kısa zamanda çok şey anlatmaya kalkınca ifade gücüm azalıyor da ondan iyi izah edemedim. Daha sonra tekrar yazarım.

Okumaya, keşfetmeye ve yazmaya devam etmeniz dileği ile ...

Av. NURHAK KAR SANCAKTAR... Collapse
Ertan Erat Ertan Erat
Sayın M. Mehmet Ünver, İstanbul Üniversitesi Bilim Tarihi öğrencisiyim. Size ait olan Zingara'nın Aşkı adlı romanınızı büyük bir iştahla okuduğumu söylemek isterim. Öncelikle Sayın M. Mehmet Ünver'e başarılarından dolayı tebrik eder, çalışmalarının devam etmesini niyaz ederim. Yazmış olduğu kitaplarından biri... Weiterlesen
Sayın M. Mehmet Ünver,

İstanbul Üniversitesi Bilim Tarihi öğrencisiyim. Size ait olan Zingara'nın Aşkı adlı romanınızı büyük bir iştahla okuduğumu söylemek isterim.

Öncelikle Sayın M. Mehmet Ünver'e başarılarından dolayı tebrik eder, çalışmalarının devam etmesini niyaz ederim. Yazmış olduğu kitaplarından biri olan "Zingara'nın Aşkı" adlı eseri oldukça başarılı hazırlanmıştır. Ancak haddim olmayarak bazı eksikleri de dile getirmek istiyorum.

Değerli yazarımız M. Mehmet Ünver'in affına sığınarak, bilgim ve bakış açım elverdikçe eksileri ve artıları saptamaya çalıştım.

Albenisi olan bir tasarımın olduğunu, ustaca hazırlanmış bir kapağının varlığı başından beri romanın artısı olmuştur. Doğu kültür diliyle Batı'nın tarihsel olayları ustalıkla anlatılmıştır. Ancak kitabın başında yapılan betimlemeler zayıf kalmış. Kitabın ilerleyen sayfalarında bu betimlemeler daha güçlü yapılmaya başlanmıştır. Akıcı bir dile sahip olan kitap, önceden de bahsedildiği gibi kültürel karışıklık içerisindedir. Olayın geçtiği 16. yüzyıl Almanya'sı kısmi olarak yansıtılmıştır. Sıkça başvurulan bölümlerdirmeler arasında bağlantı çok güçlü değil. Köylü ve soylu arasındaki savaş daha fazla vurgulanabilir ve diyaloğlar uzun tutulabilirdi. Var olan diyaloğlar da oldukça güçlü ve yerinde kullanılmış. Romanda öne çıkan kişilerin özellikleri daha belirgin ve uzun tutulmalıydı. Cümleleri oluşturan istisnai kelimeler oldukça ustalıkla kullanıldığı da gözden kaçmamıştır. Okundukça daha fazla tat veren romanın betimlemeleri de sayfa çevirdikçe daha fazla lezzetli olmaya başlıyor. Betimlemeler güçlü olmasına rağmen diyaloğların yetersizliği dikkat çekmektedir. Cümlelerde ara ara olması gereken yoğunluk varken ara ara yetersiz kaldığı da görülüyor.

Mesela: "Uçtuğu hayal dünyasından yeryüzüne düşmek" cümlesi gibi olağanüstü cümlelerin varlığı açığı kapatmaya çalışıyor. Kitabı okurken siz hiç farkında olmadan sizi çok kuvvetli parağraflar karşılıyor.

Sınıflar arasındaki adalet terazisinin momenti dengelenmemiş. Soyluların daha fazla tanıtımı ve duygu aktarımı yapılırken, köylüler oldukça kısa yer verilmiş ve duygular yetersiz kalmıştır. Diğer yandan sayfalar geride kaldıkça kelimeler ve cümleler arasındaki uyum daha da belirginleşmeye ve kalıcı olmaya başlıyor.

Dikkatimi çeken bir diğer nokta da çok fazla bölümün olması. Bence bölümler ya uzatılabilir ya da birleştirilebilirdi. Çünkü bazen yersiz bir görüntü çizilebiliyor.

Söz dizimi oldukça yerinde olmakla beraber cümlelerin birbiriyle bağlantıları da nefis olmuş. Bazen olayın ne zaman olduğunu unutturan bir zaman eksikliği, mekan yoksunluğu ve betimleme eksiğini de hissettirebiliyor. Bu eksiklerin belki de farkına varılmış olunduğu bölüm 22. bölümdür. Çünkü bu bölümden sonra oldukça sesli bir şekilde yapılmaya başlanıyor. Özellikle sonlara doğru kendisini daha net tanımaya ve buna göre eylemlerine yön veren Zingara'nın davranışları başta bir soylu gibiydi. Bilemedim belki de bilerek böyle birşey yapılmış.

Luter'in arada şapkadan çıkar gibi ortaya çıkması beni rahatsız etti ve Luteryen fikri de verilmemiş olmasını da bir eksiklik olarak gördüm. Üstelik olaylar arası geçişin güçlü olmasına rağmen bütünsel bir anlam birliği olduğu söylenemez.

Yine başka bir hata zannedersem yayınevinin hatası olsa gerek 37. bölümün 4. parağrafında imla hatası bulunmaktadır.

Adı geçen şehirlerin bitimlemesi yapılması ve sosyolojik yapısının verilmesi artı bir değer oluşturmuştur. Nesnelerin ve yapıtların betimlemesi başarılı ve yerinde olmuştur.

Akıcı bir dilinin olması ve kendinden emin üslubu sayesinde zaman geçtikçe daha yoğun bir tat vermektedir.

Tarih düzleminde anlatılan olayların kilise, soylular ve köylü üçlemesinde daha canlı anlatılabilirdi. Köylüler anlatıldığında sönük kalan anlatım, soylu ve toprak sahipleri için canlı bir anlatımla cömertlğini burada göstermektedir.

Eş zamanlı olarak ara ara hem Zingara hem de Matthias'tan bahsedilebilirdi.

Tarih penceresinden bakıldığında 16. yüzyıl için demirin elde edilmesi ve üretilmesi oldukça zordur. Bunu neden göstererek demirin pahalı olması nedeniyle köylülerin silahlanamaması anlatılabilirdi.

65. bölüm dahil olmak üzere sonrasında Matthias ve Zingara'nın aşkı daha çok depreşmeye başlamış ve bu aşkı daha da derinden hissetirebiliyor. Kaleme alınmış bütün duygular çok başarılı bir şekilde kullanılmıştır.

Romanın sonu oldukça duygu yüklü ve yapıcı olmuş.

(Her şeye rağmen) Başından sonuna kadar büyük bir zevkle okudum.

Sayın M. Mehmet Ünver başarılarınızın sürmesi dileğiyle...

Saygılarımla
Ertan Erat... Collapse
Özlem Deniz Yılmaz Özlem Deniz Yılmaz
Merhabalar, Mehmet Bey, Zingara'nın Aşkı adlı romanınızı okudum ve Aydın Çelik, romanınız hakkında yorumları/düşünceleri bilmek isteyebileceğinizi söyleyince size yazmaya karar verdim. Romanınızı beğendim. Ben okuduğum bir eserde evrensel düşünceler var mı, insan ve doğası üzerine tespitler vb. var mı diye... Weiterlesen
Merhabalar, Mehmet Bey,

Zingara'nın Aşkı adlı romanınızı okudum ve Aydın Çelik, romanınız hakkında yorumları/düşünceleri bilmek isteyebileceğinizi söyleyince size yazmaya karar verdim.

Romanınızı beğendim. Ben okuduğum bir eserde evrensel düşünceler var mı, insan ve doğası üzerine tespitler vb. var mı diye merak ederim. Sizin eserde de bunlar var: Tanrı, din adamları üzerine yazdıklarınız vb. Ayrıca bir dilci olduğum için Türkçenin doğru kullanıp kullanılmadığına, gramer hatası yapılıp yapılmadığına da bakarım: Bana göre bir yer hariç gramer hatası yapılmamış.

Matthias ile Zingara'nın aşkı konusunda kadının bir çingene olmasını biraz alışılmış buldum: Bildiğiniz üzere Batı kültüründe Çingene kadınların yakıcı, baştan çıkarıcı, karşı konulmaz güzelliğinden bahsedilir. Sizin de kadın kahramanınız böyle biri.

Kahramanların fiziki yanları hakkında ayrıntı vermemeniz sanırım isabetli olmuş: Böylelikle hayal gücümüzü işletip kahramanları kendimiz şekillendirebiliyoruz. Kahramanlarınız temiz, ruhani bir aşkla birbirlerini seviyorlar. Bu şimdiki dünyamız için çok nahiv gibi kalıyor. Ama sanırım herkes böyle sevilmek ister. Bu aşk, bana Balzac'ın "Vadideki Zambak" romanını hatırlatıyor.

Romanınızın baş kahramanlarını öldürmeniz, eserin realist bir eser olduğunu gösteriyor. Evet, böyle de olması gerekir diye düşünüyorum. Matthias ile Zingara'ın asıldığı kısmı gözyaşları içinde okudum. Eşim, "Ne oluyor?" diye sorduğunda, gözyaşları içinde "Yaa! Yazar kahramanlarını öldürdü!" demekten kendimi alamadım. Gönlüm ölmemelerini, aklım ise ölmeleri gerektiğini söylüyor. Bu yüzden başarılı buldum.

İdam sahnesinin düğüne dönüşmesini/benzetilmesini ise çarpıcı, alışılmamış ve ilginç buldum.

Umarım görüşlerimi okumaya değer bulmuşsunuzdur.
Çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Özlem DENİZ YILMAZ
Marmara Üniversitesi... Collapse
Av. Serhat Yalçın Av. Serhat Yalçın
Merhaba Mehmet Bey; Romanınızı büyük bir zevkle okudum. Diğer romanlarınızı okuyamadım. O yüzden diğerleriyle karşılaştırma yapmam olanaksız. Bunla ilgili anektodu aktarayım. (D&R kitabevine eşimle birlikte girdik, eşim çocuklara kitap bakarken bende kasaya sizin kitabınızı şu şekilde sordum: "Hovardalığın kitabı diye... Weiterlesen
Merhaba Mehmet Bey;

Romanınızı büyük bir zevkle okudum. Diğer romanlarınızı okuyamadım. O yüzden diğerleriyle karşılaştırma yapmam olanaksız. Bunla ilgili anektodu aktarayım. (D&R kitabevine eşimle birlikte girdik, eşim çocuklara kitap bakarken bende kasaya sizin kitabınızı şu şekilde sordum: "Hovardalığın kitabı diye bir kitap var mı sizde?" bayan hafiften gülümseyerek "Adama bak ya karısı yanında ve adam hovardalık peşinde":)) der gibi.. bana "bakalım" dedi ve elimizde şu an yok dedi. Yandaki çocuk gülerek abi yenge duymasın dedi. Ben de "Yazar arkadaşım o yüzden alıyorum haberi var" dedim ve gülüşmeye başladık:)))-- İyi bir roman okuru olarak size şunu samimiyetle söylemem gerekirse:

Bir kere roman sürükleyici, çok gereksiz edebi betimlemelerle süslü bir roman değil. Günümüz romancılarından sizi ayıran olumlu bir unsur bu. Romanda aradığım şey şudur benim: Beni çarpabilecek, beynimdeki çalışmayan çarkları çalıştırabilecek, düşünmeye sevkedecek ne ortalamanın üstünde insanların anlayabileceği seviyede zor, ne de ortalamanın altında zekası olanların anlayabileceği kadar kolay , yazar tarafından keşfedilmiş ya da icad edilmiş düşüncelerin bilmece tadında romanın sayfaları arasına serpiştirilmesidir ki romanınızda bu tadı aldım.

"Tutkuyla sevmek ancak yoksulların işidir." demişsiniz, Anadolu da buna "fakirin tek lüksü karısıyla oynaşmaktır" derler. Güzel bir tespit aslında.
"Şehvet eğer aşkın ödülüyse anlamı vardır, aşk şehvete götüren bir araç olmamalıdır." Freud'a ters:))
"Hayat en çok yaşayamadıklarımızı hayal etmektir. Mutluluk ne kadar cimriyse, hayaller o denli cömert oluyor." Tespit güzel zira topluma bir bakıverin milli piyango idaresi en karlı kuruluşlardan biri:)
"Tanrı bazen ödüllendirmek bazen de cezalandırmak için aşık eder insanı" "Aşk bir insanı pençesine düşürmüşse artık hiç bir korku ona tesir etmez"
Aslında aşk ortalamanın altında zekası olanların büyük oranda düşmüş olduğu bir durumdur. Analitik düşünen insanın aşka yelken açabileceğini tahmin edemiyorum. Varsa da inanınki şehvete giden yol olarak gördüğündendir. Fuzuliye sormuşlar: "sevmek mi güzel, sevilmek mi?" cevabı şu olmuş üstadın "sevişmek yoksa her ikisi de fuzulidir.." demiş.
"Tanrının yeryüzünde kimseye ihtiyacı yoktur, ama bazıları gökteki otoriteyi yerde hakim kılmaya çalıştı"
"Yeryüzünde kendinize hazine biriktirmeyin, gökte biriktirin, sahip olduğunuz malları satın, karşılığını yardım olarak verin." (Luka)
"Hayatı cehenneme döndürmekte bir tek bozguncular değil, hayatımızı yeniden düzenlemeye kalkışanlar da sorumludur."

Evet bütün bu vurgulayıcı sözleri değerlendirdiğimizde ortaya şu çıkıyor:

Yazar devrimci, şehvetin belirleyici olduğunu bilen ama olması gerekeni de ağdalı bir dille anlatmaya çalışan, her ne kadar 15-16. yüzyılda geçmiş bir kurgu olsa da günümüz siyasal yaşamına dokunduran, Şeyh Bedrettin'in dediği gibi: "Yarin yanağından gayrısını bölüşmektir aşk." (islamda infak etmek). gökteki otoriteyi yeryüzüne hakim kılmaya çalışan yeni yetmelerin olduğu Anadolu da mantığı çalışana güzel mesajlar veren başarılı bir roman. Fakat coğrafya öyle bir hal aldı ki fizyolojik ihtiyaçları karşılayamadan, sosyal ihtiyaçlarını karşılamaya fırsat bulamayan yığınla insanla dolu. Hayatımda hiç bir romana yazılı olarak eleştiri yazmadım. Hep içimden övdüm ya da küfrettim zamanımı aldılar diye:)). Size kısmen de olsa faydalı olabildiysem ne mutlu bana.

İyi çalışmalar.
Av. Serhat Yalçın... Collapse
Cuma Erdoğan Cuma Erdoğan
Sevgili Mehmet Ünver. Seninle ne kadar gurur duysam az. Senin eserlerini gördükçe ve okudukça göğsüm kabarıyor. Umarım dünya insanı en kısa zamanda senin değerli eserlerinin farkına varır ve hak ettiğin değeri verir. Başarılarının devamını diliyorum... Cuma Erdoğan
Sevgili Mehmet Ünver. Seninle ne kadar gurur duysam az. Senin eserlerini gördükçe ve okudukça göğsüm kabarıyor. Umarım dünya insanı en kısa zamanda senin değerli eserlerinin farkına varır ve hak ettiğin değeri verir. Başarılarının devamını diliyorum...

Cuma Erdoğan... Collapse

Visits: 1658

Cookie Consent mit Real Cookie Banner