Sayın M. Mehmet Ünver, İstanbul Üniversitesi Bilim Tarihi öğrencisiyim. Size ait olan Zingara'nın Aşkı adlı romanınızı büyük bir iştahla okuduğumu söylemek isterim. Öncelikle Sayın M. Mehmet Ünver'e başarılarından dolayı tebrik eder, çalışmalarının devam etmesini niyaz ederim. Yazmış olduğu kitaplarından biri...
WeiterlesenSayın M. Mehmet Ünver,
İstanbul Üniversitesi Bilim Tarihi öğrencisiyim. Size ait olan Zingara'nın Aşkı adlı romanınızı büyük bir iştahla okuduğumu söylemek isterim.
Öncelikle Sayın M. Mehmet Ünver'e başarılarından dolayı tebrik eder, çalışmalarının devam etmesini niyaz ederim. Yazmış olduğu kitaplarından biri olan "Zingara'nın Aşkı" adlı eseri oldukça başarılı hazırlanmıştır. Ancak haddim olmayarak bazı eksikleri de dile getirmek istiyorum.
Değerli yazarımız M. Mehmet Ünver'in affına sığınarak, bilgim ve bakış açım elverdikçe eksileri ve artıları saptamaya çalıştım.
Albenisi olan bir tasarımın olduğunu, ustaca hazırlanmış bir kapağının varlığı başından beri romanın artısı olmuştur. Doğu kültür diliyle Batı'nın tarihsel olayları ustalıkla anlatılmıştır. Ancak kitabın başında yapılan betimlemeler zayıf kalmış. Kitabın ilerleyen sayfalarında bu betimlemeler daha güçlü yapılmaya başlanmıştır. Akıcı bir dile sahip olan kitap, önceden de bahsedildiği gibi kültürel karışıklık içerisindedir. Olayın geçtiği 16. yüzyıl Almanya'sı kısmi olarak yansıtılmıştır. Sıkça başvurulan bölümlerdirmeler arasında bağlantı çok güçlü değil. Köylü ve soylu arasındaki savaş daha fazla vurgulanabilir ve diyaloğlar uzun tutulabilirdi. Var olan diyaloğlar da oldukça güçlü ve yerinde kullanılmış. Romanda öne çıkan kişilerin özellikleri daha belirgin ve uzun tutulmalıydı. Cümleleri oluşturan istisnai kelimeler oldukça ustalıkla kullanıldığı da gözden kaçmamıştır. Okundukça daha fazla tat veren romanın betimlemeleri de sayfa çevirdikçe daha fazla lezzetli olmaya başlıyor. Betimlemeler güçlü olmasına rağmen diyaloğların yetersizliği dikkat çekmektedir. Cümlelerde ara ara olması gereken yoğunluk varken ara ara yetersiz kaldığı da görülüyor.
Mesela: "Uçtuğu hayal dünyasından yeryüzüne düşmek" cümlesi gibi olağanüstü cümlelerin varlığı açığı kapatmaya çalışıyor. Kitabı okurken siz hiç farkında olmadan sizi çok kuvvetli parağraflar karşılıyor.
Sınıflar arasındaki adalet terazisinin momenti dengelenmemiş. Soyluların daha fazla tanıtımı ve duygu aktarımı yapılırken, köylüler oldukça kısa yer verilmiş ve duygular yetersiz kalmıştır. Diğer yandan sayfalar geride kaldıkça kelimeler ve cümleler arasındaki uyum daha da belirginleşmeye ve kalıcı olmaya başlıyor.
Dikkatimi çeken bir diğer nokta da çok fazla bölümün olması. Bence bölümler ya uzatılabilir ya da birleştirilebilirdi. Çünkü bazen yersiz bir görüntü çizilebiliyor.
Söz dizimi oldukça yerinde olmakla beraber cümlelerin birbiriyle bağlantıları da nefis olmuş. Bazen olayın ne zaman olduğunu unutturan bir zaman eksikliği, mekan yoksunluğu ve betimleme eksiğini de hissettirebiliyor. Bu eksiklerin belki de farkına varılmış olunduğu bölüm 22. bölümdür. Çünkü bu bölümden sonra oldukça sesli bir şekilde yapılmaya başlanıyor. Özellikle sonlara doğru kendisini daha net tanımaya ve buna göre eylemlerine yön veren Zingara'nın davranışları başta bir soylu gibiydi. Bilemedim belki de bilerek böyle birşey yapılmış.
Luter'in arada şapkadan çıkar gibi ortaya çıkması beni rahatsız etti ve Luteryen fikri de verilmemiş olmasını da bir eksiklik olarak gördüm. Üstelik olaylar arası geçişin güçlü olmasına rağmen bütünsel bir anlam birliği olduğu söylenemez.
Yine başka bir hata zannedersem yayınevinin hatası olsa gerek 37. bölümün 4. parağrafında imla hatası bulunmaktadır.
Adı geçen şehirlerin bitimlemesi yapılması ve sosyolojik yapısının verilmesi artı bir değer oluşturmuştur. Nesnelerin ve yapıtların betimlemesi başarılı ve yerinde olmuştur.
Akıcı bir dilinin olması ve kendinden emin üslubu sayesinde zaman geçtikçe daha yoğun bir tat vermektedir.
Tarih düzleminde anlatılan olayların kilise, soylular ve köylü üçlemesinde daha canlı anlatılabilirdi. Köylüler anlatıldığında sönük kalan anlatım, soylu ve toprak sahipleri için canlı bir anlatımla cömertlğini burada göstermektedir.
Eş zamanlı olarak ara ara hem Zingara hem de Matthias'tan bahsedilebilirdi.
Tarih penceresinden bakıldığında 16. yüzyıl için demirin elde edilmesi ve üretilmesi oldukça zordur. Bunu neden göstererek demirin pahalı olması nedeniyle köylülerin silahlanamaması anlatılabilirdi.
65. bölüm dahil olmak üzere sonrasında Matthias ve Zingara'nın aşkı daha çok depreşmeye başlamış ve bu aşkı daha da derinden hissetirebiliyor. Kaleme alınmış bütün duygular çok başarılı bir şekilde kullanılmıştır.
Romanın sonu oldukça duygu yüklü ve yapıcı olmuş.
(Her şeye rağmen) Başından sonuna kadar büyük bir zevkle okudum.
Sayın M. Mehmet Ünver başarılarınızın sürmesi dileğiyle...
Saygılarımla
Ertan Erat...
Collapse